Çizgi Planlama Şehircilik Harita İnş.Ltd.Şti - FİKİR PROJELERİ
 
--counter--
Burada yayımlanan Şehircilik tasarım ve projeleri 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca eser sahibinin izni olmadan çoğaltılamaz, başka bir yerde yayımlanamaz. Kaynak gösterilmek kaydıyla alıntı yapılabilir.

Berdan (Kydnos) Lagünü 

KENT İLE  SUYUN YENİDEN BULUŞMASI FİKİR PROJESİ

 

“Her şeyin kaynağı Su’dur”

Felsefi düşünce sisteminin başlangıcı kabul edilen Thales’in felsefesinin özeti yada insanoğlunun “varlığı” sorgulamaya başlamasıyla birlikte ulaştığı ilk yargı da denebilir bu söz için.

Mısır’da bulunduğu esnada, oradaki yaşamın Nil nehri taşkınlarına göre şekillenmesi Thales´in merakını uyandırır. Kendisi de bir sahil kenti olan Miletli olduğu için gittiği her yerde suyun hayata bu denli etkisi dikkatini çeker. Artık Thales’i meşgul eden soru ortaya çıkmıştır; “Evrenin ana maddesi nedir?”

O’nun düşüncesine göre su her şeyin hayat bulduğu bir tin gibidir. Nasıl bir insan nefes almadan yaşayamazsa, tüm varlıklar için su aynı derece önemlidir.  

Varlıkların tümü gibi Kentlerin varoluşu ve medeniyetin gelişmesi açısından da “SU” aynı derecede önemli bir yer tutmaktadır. Antik çağlarda hidrolojik koşulların kontrol edilebilirliği, şehirlerin kuruluşunda en az coğrafi ve topoğrafik koşullar kadar önemli bir rol oynamıştır. İnsanoğlunun gerek ticari gerekse askeri amaçlarla açık denizlere açılması ile birlikte gemilerini doğal etkilerden ve saldırılardan korunabilecekleri mekanlara ihtiyaç duymaya başlamıştır.

Özellikle zanaatın gelişmesiyle birlikte kentlerde ihtiyaçtan fazla üretilen değerli ürünlerin diğer kentlere satılmasının doğal sonucu olarak ticari pazarın genişlemesi; daha uzak diyarlara daha fazla ürünün deniz yolu ile gönderilmesine, denizciliğin ve buna bağlı sektörlerin gelişmesine ve su kenarlarında gemileri için korunaklı bir ortam sunan girintili alanları, körfezleri ve koyları doğal liman olarak kullanabilen Liman Kentlerinin diğer kentlere nazaran ön plana çıkmasına neden olmuştur.

Neolitik devrimle birlikte toprağı işlemeyi öğrenen insaoğlunun yaklaşık dokuz bin yıldan beri kesintisiz olarak iskan ettiği ve Helenistik Dönemde odak olmaya başlaması ile birlikte en parlak çağını Eyalet Başkenti olduğu Roma Döneminde yaşayan Tarsus, stratejik konumu nedeniyle sürekli olarak farklı kültürlerin ele geçirmeye çalıştığı ve tarihsel süreç içerisinde bir çok defa yıkıcı savaşlara maruz kalmasının ve kentin egemenliğini ele geçiren farklı kültürlerin kendine ait olmayan yapıları ortadan kaldırması gibi nedenlerden dolayı eskiden yaşadığı ihtişamlı günlere ait bir çok anıtsal yapıyı bugüne taşıyamamış bir kent görünümündedir.

Antik dönemde Kilikya olarak adlandırılan coğrafyada Tarsus’un metropol (anakent) niteliğinde, ticaret ve liman kenti olarak ön plana çıkmasındaki faktörlerin başında Kilikya’yı İç Anadolu’ya bağlayan önemli ticaret yollarının kavşak noktasında olmasının yanı sıra, Berdan Nehrinin Akdeniz’e döküldüğü kesimde yer alan Rhegma Lagünü’nün açık denizden gelebilecek tehditlere karşı korunaklı bir Ticaret Limanı oluşturulmasına imkan vermesi gelmektedir.

Bu avantajlı durum sayesinde kent, “Anakent Tarsus Sikkesinde” de ifade edildiği şekli ile  “Birinci, En Büyük, En Güzel” unvanına sahip bir Başkent olarak (her ne kadar bugün izleri kalmamış olsa bile) Tapınak ve Kutsal alanları, Forumu, Basilikası, Hapisanesi, Hamamları, Curia, Tiyatro, Hipodrum, Gymnasium, Palaestra ve Felsefe Okuluyla, Sütunlu Cadde boyunca uzanan İnsulalarıyla, Dükkan ve Emporioları, Portikoları ve Limanı ile Roma Metropollerine özgü özelliklerini ve stratejik önemini uzun yıllar boyunca muhafaza etmiştir.

Berdan Nehrinin taşıdığı alüvyonlar nedeniyle denizle bağlantısı kesilen Lagünün zaman içerisinde bir nevi bataklığa dönüşmesine bağlı olarak Tarsus, geçmişte sahip olduğu liman kenti özelliğini yitirmiş ancak önemli ticaret yollarının kesişim noktası üzerinde yer alması sayesinde ekonomisini günümüze kadar canlı tutabilmiştir.

Tarsus’un Berdan Nehri sayesinde geçmişte sahip olduğu ihtişamlı günlerine gönderme yaparak,  Nehrin ortaya koyduğu peyzaj unsurlarının yeniden kentsel yaşamın bir parçası haline getirilmesi fikrini esas alan bir kentsel gelişim projesi hazırlanmıştır.

 

Günümüzde Tarsus her ne kadar denizden uzaklaşmış olsa da kentin içerisinden geçen Berdan Nehri yakın zamana kadar kentsel yaşamın içerisinde önemli bir peyzaj ögesi olma özelliğini muhafaza etmiş, taşkınlar nedeniyle ana güzergahı kent dışına taşınan nehrin suları, Şelale rezervuarından itibaren 3 adet "ark" (Şehir Arkı, İnce Ark ve Zorbaz Ark) ile kentin mahallelerinin arasından geçirilmiş ve özellikle sıcak yaz günlerinde serinleme aracı olarak kullanılmıştır. Kentin büyümesi ve nüfusunun artmasına bağlı olarak 80´li yılllarda yapılan cadde genişletmeleri, yeni bulvar açılması gibi kimi uygulamalar nedeniyle üzerleri kapatılarak yol altına alınan su yüzeylerinin izlerine kent içerisinde kısmen rastlanabilmektedir.

Berdan Nehrinin kent içerisinden geçtiği kısımlarında nehir sularının Adana’da ve Eskişehir’de hayata geçirilmiş örneklerde olduğu gibi, yapılan regülatörler sayesinde nehir sularının kontrol altına alınarak su yüzeyinin genişletilmesini, Tarsus Şelalesinden proje alanına kadar yaklaşık 2 km. uzunluğunda turistik amaçlı gezinti teknelerinin seyredeceği bir güzergah elde edilmesini, oluşturulan yapay Lagün ve etrafındaki aktivite alanlarında insanların su kenarında vakit geçirebileceği yeme içme mekanları ve spor, eğlence ve gezinti alanları gibi rekrasyonel etkinliklerin ağırlıklı olduğu mekanların kente kazandırılmasını amaçlayan bir Fikir Proje geliştirilmiştir.

Su yüzeyinin kanallar vasıtası ile  iç kesimlere kadar uzatılması ile Venedik ve Amsterdam´da olduğu gibi kentsel ulaşım sisteminde su yolunu da kullanabilen konut bölgeleri oluşturularak, günümüzde kentsel standartlar, yapı ve yaşam kalitesi bakımından sorunlu olan konut bölgelerindeki kentsel dönüşüm uygulamalarının cazip hale getirilmesi hedeflenmektedir. 

Tarsusun geçmişinde önemli bir yere sahip olan ancak günümüzde bir örneği kalmayan "Su Değirmeni", nehir kenarında konumlandırılan yeme/içme mekanlarında nostaljik bir tasarım ögesi olarak kullanılmıştır.

Nehir sularının kontrol altına alınması sayesinde; yaz aylarında su debisinin de azalmasına bağlı olarak su seviyesindeki azalma ortadan kaldırılarak, neredeyse durağan hale getirilen nehirde yapay sahiller ve yüzme alanları oluşturulmıuştur.

Eser Sahibi;  H.İbrahim Doğanay  - Şehir Plancısı